Mykola Semena Kırım Realiyi için
Kaynak:https://ru.krymr.com/a/krym-livadiyskiy-klub-yevraziystvo-rossiyskaya-imperskost/31625918.html
Son zamanlarda, Kırım’da, “Avrasyacılığın geleceğin ideolojisi olduğunu” iddia eden katılımcıları ve “Rus Dünyası” hareketinin gelişiminin kavramlara dayanmasını öneren sözde “Livadia Kulübü” toplantısı yapıldı. Konsept; bir asır önce yaşayan ve Mşatka’da gömülen Pan-Slavizm ideoloğu Nikolai Danilevsky tarafından, Rusya ile Avrupa arasındaki çatışma üzerine ortaya atılmıştı. Kırım ve Rus politikacıları ve filozoflarını, Rusya’nın gelecekteki gelişimini Avrupa ve Asya’nın genişliklerinde tasarlamaya, bir yandan SSCB’nin yeniden kurulmasından bahsetmeye ve diğer yandan bu eski ideolojiye ( iki yüz yıl öncesine, SSCB henüz tasarlanmamışken) geri dönmeye iten nedir?
Bununla birlikte, tek başına bu gerçek çok şey anlatıyor: Son iki yüz yılda, ne jeopolitik arzular ne de Rus siyasetinin dayandığı psikoloji, özünü değiştirmedi. Buna; çarpıtma ve düzenbazlık, gerçekleri değiştirme, gerçek yerine arzu edileni sunma eğilimi eklendi. Ve bütün bunlardan yola çıkarak kendileri için kabul edilebilir ve gerçekle büyük ölçüde çelişen bir tablo oluşturuyorlar.
Tüm bu yöntemler, Livadia Kulübü’nün kış toplantısının çözümünde kullanıldı: “Rus dünyasına, medeniyetimize, meydan okunuyor. Bu sadece uluslararası arenada rekabetle ilgili değil. Bir seçimle karşı karşıyayız: Rusya olmak ya da olmamak… Rus dünyasına yönelik her türlü saldırganlığı püskürtmeye ve yurttaşlarımızın hem doğrudan soykırımdan hem de tükenen asimilasyondan kapsamlı bir şekilde korunmasına hazır olmalıyız… Rus dünyasının çekirdeği olan Rusya ve Beyaz Rusya Birlik Devleti’nin gerçek temellerinin inşasının yoğunlaştırılmasını tamamen destekliyoruz. Bunun için verilen mücadelede önemli bir destek, ulusal sosyo-politik düşüncenin seçkin temsilcilerinin oluşturduğu asırlık bir ideolojik birikimdir. Yaklaşık 150 yıl önce ortaya çıkan Avrasya hareketinin temsilcileri bunlardı. Nikolai Danilevsky de şüphesiz bu çevreye aittir. O zamanın Rus düşünürlerinin bilimsel hesaplamaları, Rusya’ya olan sevgiyi canlandırdı ve Rus halkının büyüklüğüne bitmeyen bir inanç verdi. Bu yüzdendir ki bugün hala geçerliler ve Rusya’nın gelecekteki büyüklüğüne ve ihtişamına yönelik bizim için kılavuz görevi görüyorlar.”
Her ne kadar Danilevski’nin “Rusya ve Avrupa” adlı kitabındaki fikirleri o dönemde haklı eleştirilere ve inkarlara neden olmuşsa da; Livadyalıların neden “o zamanın Rus düşünürlerinin bilimsel görüşlerinin Rusya’ya olan sevgiyi canlandırdığı” görüşünü düşündükleri bir sır olarak kalıyor. Ve ayrıcalık propagandası, “ Rusya’nın kendi yolu”, Avrupalı düşünürlerin yenilikçiliğinin ve zamanlarının ileri fikirlerinin reddi, Rusya’ya duyulan sevgiye neden olabilir mi? Dahası, 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyıl boyunca Avrupa felsefesi ve sosyolojisinde halkların eşitliği ve sorumluluğu teorisi varsa, “Rus halkının büyüklüğüne tükenmez bir inanç verdikleri” iddiasının temeli nedir? Kişiler için, kendi kaderini tayin hakkı, herhangi birinin Tanrı tarafından seçildiği iddiasıyla tutarlılık gösterebilir mi?
Kararın kendisini belirten kısmı yanlış bir önermeye dayanmaktadır: “Rus dünyasına, bizim medeniyetimize, meydan okundu…”. Aslında, uluslararası hukukun ihlali ve dünya düzeninin yok edilmesi şeklindeki meydan okuma, 70’lerden beri sınırların dokunulmazlığına ilişkin Helsinki Anlaşması’na dayanarak, Rusya’ya karşı yapılmadı. Rusya bunu kendi kendine ortaya attı. Ve evet, gerçekten de, “bu sadece uluslararası arenada rekabetle ilgili değil”, Rusya’nın haince, yasaları ihlal etmesiyle ilgili.
“Bir seçimle karşı karşıyayız: Rusya olmak ya da olmamak” ifadesi, Rus politikacıların hastalıklı kafalarından alınmıştır. Çünkü hiç kimse Moskova’ya böyle bir seçenek vermemiş ve “olmak ya da olmamak” gibi bir tehdit yoktur. Soru oldukça farklı: Rusya, herkes gibi uluslararası hukuka göre yaşayan medeni bir dünya ülkesi mi olmalı? Yoksa uluslararası hukuku, BM tüzüğünü ihlal ederek dünya yaptırımlarına mı maruz kalmalı?
Ancak Rusya “herkesin istediğini” istemiyor. Rus politikacılar kendilerini özel ve Tanrı tarafından seçilmiş kişiler olarak görüyorlar. Ve Avrupa’da hiç kimse bu pozisyonun ortak akla aykırılığından dolayı suçlanamaz. “Livadiytsy” gerilimi sıfırdan tırmandırıyor: “Rus dünyasına yönelik herhangi bir saldırganlığı püskürtmeye ve yurttaşlarımızın hem doğrudan soykırımdan hem de sürünen asimilasyondan kapsamlı bir şekilde korunmasına hazır olmalıyız.” Ama soykırım nerede? Saldırganlık nerede? “Sürünen asimilasyon” nerede? Rus uzmanlar yel değirmenleriyle savaşıyor…
Bu nedenle, “Danilevsky bugün hala güncel” ifadesi yanlıştır. Çünkü bir zamanlar Nikolai Danilevsky, şimdi onlar gibi, “yel değirmenleriyle de savaştı”. Danilevski tarafından başlatılan “Rus severler” ve “Avrupalılar” arasındaki felsefi anlaşmazlık uzun zaman önce sona erdi. Danilevsky, bulunduğu çağdaki kişilere konumlarının doğruluğunu kanıtlamayı asla başaramadı. Üstelik, uzun süredir devam eden bu anlaşmazlıkta, birçok araştırmacı buna bir son verdi. Bu araştırmacılar bugün onlara dönmeyi gerekli görmüyor.
Bahsedilen bu “geleceğin ideolojisi” nedir?
Yine de siyaset bilimci Sergei Kiselev; Danilevski’nin bugün hâlâ geçerli olduğunu ve yazılarının, Avrupalı ”otoritelerin” Rusları Batı’nın “gelişmiş” fikirlerine göre ikincil kılma çabalarını tamamen çürüttüğünü” ileri sürüyor. Ama bu ifadelerin kendileri nerede? Rusya, Batı tarafından güçlü ama eşit bir ülke olarak algılanıyordu. Kiselyov gibi siyaset bilimciler bu “ikincil”i kendileri için icat ettiler ve bunun böyle olmadığını kendilerine kanıtladılar. Bu bir aşağılık sendromudur. Kaç gezgin Rusya hakkında seyahat notları bıraktı? Kaç filozof Rusya hakkında yeterli çalışmalar yazdı? Bununla ilgili hiç bir yerde “ikincilik” konusu geçmemektedir.
Tüm tartışma, tarihsel sürece ilişkin aynı çarpık görüşe dayanmaktadır.
Livadia Kulübü’nün uzman konseyi bir toplantıda, “SSCB’nin çöküşünden 30 yıl sonra, küçük gruplar tarafından daha parlak bir geleceğe girme girişimlerinin “ulusal çabalarla” istenen sonuca yol açmadığına bizi ikna etti” dedi.
Gerçekten mi? O halde Polonya, Finlandiya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Almanya ve Fransa gibi tüm Avrupa ülkeleri kendi devletlerini nasıl inşa ettiler? “Küçük gruplar” ve “milli çabalarçabalar” değil mi? o zaman bu aşağılayıcı söylemi tarihsel süreci değerlendirmeye yaramadi. Ve Ukrayna’ nın, Moskova haritada bile yokken Rusya’yı nasıl güçlü bir devlet yaptığını “Livadyalılara” hatırlatalım. Devleti inşa edenin, “ulusal çabalar” ile tarihini çalan ve Ukrayna-Rus adını benimseyen Rusya olduğu ortaya çıktı.
“Bağımsız devletlerde parçalanma süreci durmadı” iddiası eleştiriye dayanmıyor. Birçoğu etnik veya bölgesel çatışmalara sahne oldu.” Gerçek şu ki, bu devletlerdeki çatışmalar aynı köke sahip; Rusya. Transdinyester’deki çatışmayı ele alalım: Rusya; Donbass ve Kırım’da, Dağlık Karabağ’da ve Gürcistan’da işin içinde. Rusya bu çatışmalardan çıkmak zorunda kalacak ve bu bölgelerdeki çatışmalar kendi kendine bitecektir. Ancak “Livadlılar”, “tarihsel Rusya’nın mekansal gelişim sürecini entegrasyona çevirmek” niyetiyle doludur. Yani Rusya, bu çatışmalara taraf olarak, onları yalnız bırakıp kendi başının çaresine bakma niyetinde değil. Bunun yerine “tarihsel Rusya’nın mekânsal gelişimi ve entegrasyonu” için gerilimi tırmandırmaya devam edecek. Yani, Rus olmayan bölgelerin ele geçirilmesi. Ancak bu artık geliştirme değil, bunun farklı bir adı var.
Kulübün toplantısına ilk kez Beyaz Rusya’dan bir siyaset bilimci, Kıta Bütünleşmesi “Kuzey Avrasya” Araştırma ve Geliştirme Merkezi direktörü Aleksey Dzermant katıldı. Farklı bir kavram ortaya koydu: “Rusya’nın gelişimine katkı sağlayacak 3 yol var: Güç merkezlerinden birine (ABD ve müttefiklerinden birine) veya Çin’e boyun eğmek ya da merkezci bir pozisyon almak.”
ABD veya Çin, Rusya’yı egemenlik altına almak istediklerini nerede açıkladı veya en azından ima etti? Ona göre, “ikinci seçenek, Rusya ve müttefiklerinin ulusal çıkarlarını en doğru şekilde karşılıyor.” Yani öyle olsaydı, Rusya’ya karşı herhangi bir iddia veya yaptırım olmazdı.
Ancak Belaruslu siyaset bilimci, Rusya’nın daha önce ilan edilen merkezci konumuyla çelişen bir şey söylemeye devam ediyor: “Ve muhakkak, Rusya Federasyonu’nun kendi Avrasya ajandası olmalıdır. Asya Rusya için “vazgeçilemez” bir bölge. Rusya kendi güvenliği için başka bir aktörü bu bölgede istememektedir. İç politikaya gelince, ele alınması gereken belirli görevler de var. Örneğin, artık demografik değişimler söz konusu. Ulusal cumhuriyetlerdeki Müslüman nüfusunda artış gözlemlenmektedir”.
Avrasya bakış açısına göre Orta ve Dogu Asya, vazgeçilemez mi? Ama Rus değilse nasıl verilmemeli? Ve “biri oraya gidecek” diye boş bir yer mi? Orada Rusya’daki ile aynı halklar yaşıyor. Oraya nasıl gideceksin? Ve neden? Bu bölgede yeterince problem yok mu? Öte yandan ulusal cumhuriyetlerin Müslüman nüfusundaki artış da Rusya için bir tehdit olarak yorumlanıyor. Fakat Rusya, ulusal cumhuriyetlerin iç sorunlarıyla neden ilgileniyor? Yoksa Asya’daki yağmur da Rusya için bir tehdit mi?
Aynı şekilde Aleksey Dzermant da Ukrayna’nın içişlerine fena halde müdahale ediyor. Diyor ki: “Ukrayna pek çok zorluğu beraberinde getirecek bir hastalık… Jeopolitik, ideolojik ve sosyal açıdan sayısız tehditler taşıyan ve bize açıkça düşman olan bir devlet haline geliyor. Ukrayna, kararlılığımızı olumsuz etkilemeye devam edecek bir
kara delik gibidir. Benim düşünceme göre, radikal yüzleşme tedbirlerine ihtiyaç var ve bu kavramların geliştirilmesi gerekmektedir. Ukrayna’nın daha fazla bozulmasını ve bozuk düzende ki bu ülkenin güvenliğimiz üzerindeki etkisini görmek istemiyorsak bu yol kaçınılmazdır.”
Garip bir şekilde, Ukrayna, Belarus’u hiçbir yerde tehdit etmedi. “Güvenliğimiz üzerindeki etki” nereden geliyor? Görünüşe göre Ukrayna, Kırım’ı Belarus’tan veya Rusya’dan aldı ve “Belarus” Donbas’ta bir savaş mı başlattı? Ya da tam tersi mi? Ukrayna içindeki reformlar ve herhangi bir değişim- bu Ukrayna’nın bir iç meselesi değil mi? Siyaset bilimci “radikal yüzleşme önlemleri” çağrısında bulunuyor. Eski Avrasyacılığın, eski emperyalizmin yeni bir aleti olduğu ortaya çıkıyor.