Türk medyası “Azov” hakkındaki klişeleri neden gündeme getiriyor?
Natalya Ishchenko
21 Eylül’de Ukrayna, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımıyla 215 askerini Rus esaretinden kurtarmayı başardı. Bu askerler karşılığında “Putin’in yakın dostu” Viktor Medvedçuk ve 55 Rus askeri Rusya’ya iade edildi.
Serbest bırakılanlar arasında 5 “Azovstal” komutanı vardı, Ukrayna Ulusal Muhafızları’nın özel amaçlı “Azov” müfrezesinin (alay) komutanı Denys Prokopenko “Redys”, “Azov” alayı komutan yardımcısı Svyatoslav Palamar “Kalyna”, “Azovstal” savunmasını doğrudan yöneten bölüğün komutanı Oleg Khomenko, Dmytro Vyshnevetsky adını taşıyan 12. operasyonel görev tugayının komutanı Denis Shleg, 36. ayrı deniz piyade tugayının komutan vekili Serhiy Volynskyi “Volyna”.
Volodymyr Zelenskiy konu ile ilgili “Değişimin bu kısmı özel koşullar altında gerçekleşti. Ukrayna Türkiye ile anlaştı, bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuştum. Esaretten kurtulan beş komutanımız tam güvenlik içinde, rahat koşullarda ve Türkiye Cumhurbaşkanı’nın kişisel koruması altında Türkiye’de kalacak. Savaş bitene kadar”, dediі.
Türk medyası bu olaya büyük ilgi gösterdi. Türkiye’nin diplomatik başarısı olarak nitelendirilen esir değişiminin Avrupa basınında geniş ve olumlu bir çerçevede yer aldığına dikkat çekildi.
Hikayenin bu aşamasında nokta koyularak konu kapanabilirdi. Ukraynalı kahramanlar Ukrayna ve Türk diplomasisinin ortak başarılı operasyonu sayesinde Rus esaretinden kurtuldu ve güvendeler… Ancak hayır, “Azovstal” savunucularını Türkiye’de bile rahat bırakılmıyorlar.
Bu günlerde birçok Türk yayın organı birdenbire şu soruyu sordu: Komutanları şu anda Türkiye’de olan bu “Azov” alayı nedir, ne yapar?
Ne yazık ki, Türk gazeteciler bu soruları gerçeklerin yardımıyla değil, “Azov”a karşı yeni asılsız suçlamalar gündeme getiren tipik Rus propagandasının bilgi setini kullanarak yanıtlıyor.
Türk kitleye (özellikle burada, burada ve burada) “Nazi sembolleri”, “beyaz ırkın üstünlüğü ideolojisi”, “savaş suçları” anlatıldı… Yani bilindik Rus propaganda anlatıları artık Türk medyasında da yeniden üretiliyor.
Bazı yayınlar hiç lafı uzatmadan “herkesin anlayacağı şekilde” Türkiye’de bulunan Ukrayna komutanları ile ilgili “Kim bu 5 faşist” diye başlık attı.
Bu yalan yazıları oluşturan yazarlar yerel özellikleri dikkate alarak, “Azov” arasında “Müslüman nefreti”nin de yaygın olduğunu eklediler.
Türk medyasındaki “Azov” karşıtı dezenformasyon kampanyası Moskova’da organize edilmiş ve daha geniş bir Rus propaganda saldırısının parçası olabilir.
Rusya’nın, esir değişimi nedeniyle bozulan “duruşma tiyatrosu” planlarını uygulamak için “Azovstal” komutanlarını geri alma kararı vermiş olması mümkündür. Moskova’da, cepheden gelen kendileri için pek olumlu olmayan haberler veya Rusya’daki seferberlik kargaşası nedeniyle kendi vatandaşlarından esir değişimi ile ilgili olumsuz geri bildirimler aldıktan sonra “her şeyi yeniden oynamaya” karar vermiş olabilirler.
Geçtiğimiz günlerde, Rusya Federasyonu Devlet Duması başkanı Vyacheslav Volodin, Türkiye’de bulunan Ukrayna askerlerini Rus tarafına geri iade edilmesi gerektiğinden bahsetti. “Takas edilmiş olmaları, üçüncü ülkelerin topraklarında bulunmaları, onları sorumluluktan kurtarmaz, bundan sonra onları oradan geri getirmek için sorumlular ile uğraşmak gerekir” dedi.
Aynı zamanda, “Azov”u itibarsızlaştırma kampanyasının, tamamen yerli Türk siyasi söyleminin bir bileşeni, muhalefet ile Erdoğan arasındaki mücadelenin bir tezahürü olabileceği de göz ardı edilemez. Rakibin reytingini düşürmek için başarılı bir diplomatik hamleden bile skandal çıkarmak Ukraynalı kitleye tanıdık geliyor…
Ancak Türk medyasında ortaya çıkan “Azov karşıtı” söylemin arkasında ne varsa ve bu kampanyanın peşinden koştuğu hedefler ne olursa olsun, bu onun propagandacı ve içeriğinin “yalan” olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Esaretten kurtulan ve şu anda Türkiye’de bulunan 5 Ukraynalı askerin hepsinin “Azov”u temsil etmediği gerçeğiyle başlayalım. Örneğin, daha çok “Volyna” olarak bilinen Serhii Volynskyi, “Azov”un değil, 36. ayrı deniz tugayının komutanıdır. Propaganda anlatısının yaratıcıları bu gerçeği direkt reddediyorlar. Çünkü propagandacılar için Ulusal Muhafızlar veya İçişleri Bakanlığı ya da Deniz Piyadeleri veya Deniz Kuvvetleri olması arasında fark yok. Daha temel şeylerden bahsedecek olursak, “Azov”a yönelik “Nazizm” ve “faşizm” suçlamaları geçtiğimiz günlerde StopFake ve diğer Ukrayna medyası tarafından bir kez daha yalanlandı.
Birçok kez yayınlanan tüm bu argümanları yeniden tekrarlamak mümkün. Ancak bu tezi çürütmenin en iyi yolu Mariupol savunmasını incelemektir. Diğer birliklerle birlikte dünyanın gözü önünde savaşan “Azov askerleri”, “üstün beyaz ırk” ilan etmediler, Nazi selamı vermediler, gamalı haç çizmediler… “Azovstal” komutanlarının yaptığı açıklamaları tüm dünya görebiliyordu ve hiçbir konuşmanın arasında Nazizm veya faşizm ile ilgili tek bir ima biдe yoktu.
Ayrıca, tam ölçekli Rus işgali sırasında, savaşan iki taraftan hangisinin daha çok faşiste benzediği ortaya çıktı.
Belirli grupların bir zamanlar “Azov” hakkındaki klişelerin aktif çevirmenleri olduğu Batı siyaset ve medya çevreleri Ukrayna Ulusal Muhafızları’nın “Azov” birimini “Nazizm” ile suçlamayı çoktan bıraktı.
Bu yıl Mart ayında, “Azov” alayı komutan yardımcısı Svyatoslav Palamar “Kalyna”nın Mariupol’dan verdiği röportaj hakkında yorumda bulunan Ukraynalı yayın “Novynarnia “Ukrayna’nın büyük işgalinin başlamasından önce, Kremlin propagandası Ukrayna ordusunda “Naziler” olduğu fikrini ve onların “en kötü” tezahürü olan “Azov” alayını tüm dünyaya yaymak için hiçbir çaba ve paradan kaçınmadı” notunu düştü.
O zaman Kalyna’nın kendisi şöyle demişti: “Silah transfer etmemiz ve NATO eğitmenlerinden ders almamız yasaklanmıştı, sosyal ağlarımız bloklanıyordu. Ancak buna rağmen, şimdi Azov’un komutanı Binbaşı Denys Prokopenko, Ukrayna Kahramanı unvanını aldı. Alayın askerleri, Anavatan’ın ve Mariupol şehrinin savunmasında profesyonellik ve kahramanlık mucizeleri sergiliyor. Ve bütün dünya bizim mücadelemizi görüyor. Asıl “Naziler”in, burada savaş suçları işleyen ve Ukrayna’daki savaşı “Nazilerden arındırma özel harekatı” olarak adlandırmaya cüret eden Rus yönetimii ve komutanlığı olduğu ortaya çıktı.”
Son olarak da, sadece kendileri tarafından bilinen nedenlerle şu anda “Azovcu faşistler” hakkında materyal üreten Türk gazetecilerin Mariupol savunmasının gerçek tarihini sorgulamaları, Rus esaretinden Türkiye Cumhurbaşkanının yardımıyla kurtulmayı başaran ve ülkelerinde bulunan Ukraynalı askerlerin gerçekte kim olduğunu öğrenmeleri ve propagandaya hizmet etmek yerine gazetecilik standartlarına göre dürüst materyaller yazmaları daha iyi olurdu.
Konu hakkında daha fazla bilgi edinmek için “Neden Azov taburu bir neo-Nazi taburu değil?” ve “Ruslar neden Azov’u “yargılamak” istiyor?” başlıklı yazılarımızı inceleyebilirsiniz.
Daha fazla içerik için StopFake web sitesini ve Twitter, Instagram sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.